Sağlık & Spor Terimleri Sözlüğü
Bir çeşit sinir hastalığıdır. Nedeni beynin çalışmasında görülen bir anormalliktir. Tıp dilinde epilepsi denir. Grand mal ve petit mal olmak üzere iki çeşidi vardır.
Ot veya bitki tozlarının neden olduğu bir çeşit alerjik hastalıktır. Tıp dilinde pollenosis veya alerjik rinit denir. Daha ziyade, çiçeklerin açtığı aylarda görülür. Hastada şiddetli aksırmalar, burun tıkanıklığı, gözlerde kızarma ve sulanma, fazla miktarda berrak burun akıntısı ve öksürük görülür. Tedavinin ilk şartı, çiçeklerin açtığı sıcak ve rüzgarlı günlerde kırlara gitmemek ve güneş gözlüğü kullanmaktır.
Menegokok adı verilen bir çeşit mikrobun; beyin zarına yerleşmesi ve orada iltihaplanmalar meydana getirmesi sonucu ortaya çıkan bulaşıcı ve tehlikeli bir hastalıktır.Hastalık, boğazlarında mikrop taşıyan hastalar veya kendileri hasta olmadıkları halde boğazlarında menenjit mikrobu taşıyan sağlam kimseler tarafından bulaştırılır.Hastalık çoğu kere üşüme, titreme ve ateşin birdenbire yükselmesiyle başlar. Halsizlik, başağrısı, ve kusma görülür. Dudak ve burun deliklerinin kenarlarında uçuklar belirir. Gözlerini açmakta zorluk çeker. Bir süre sonra, ensesi sertleşmeye ve başını öne eğememeye başlar.Hiç vakit geçirmeden tedaviye başlamak şarttır. Aksi halde, ölümle sonuçlanabilir. Bu günkü tedavi yöntemleri sayesinde hastanın sağlığına kavuşması mümkündür.Salgın menenjit salgını sırasında sağlıklı kimseler hastalarla görüşmemelidir. Kalabalık yerlere gidilmemelidir. Bütün vücudun, özellikle ağız ve burunun temiz tutulması gerekir.
Sakal kılının kolayca koparılması ve kopan kılın ucunda da cerahat damlacığı görülmesi şeklinde ortaya çıkan bir hastalıktır. Tıp dilinde sikozis denen bu hastalığa, stafilokok cinsi mikroplar neden olur.
Safra koyulaşması sonucu meydana gelen taşlara halk arasında safra taşı, tıp dilinde ise kolelitiasis denir. Yapılarında kolestrin bulunur.Bazı safra taşları, rahatsızlık vermez. Bazıları da safra kanalını tıkar. Çok şiddetli, batıcı bir ağrı, bulantı ve kusma yapar. Hasta yerinde duramaz olur. Bu olayların hepsine birden safra kesesi krizi denir.Düşmeyen veya alınmayan safra taşları, safra kesesinin iltihaplanmasına da neden olur. Safra taşlarının neden olduğu rahatsızlıkları gidermek için doktor müdahalesi gerekir.
Safra kesesi taşlarının neden olduğu bir çeşit iltihaplanmadır. Tıp dilinde kolesistit denir. İki çeşidi vardır.
Sonradan meydana gelen sağırlıkları doğuran nedenler çeşitlidir. Mesela; dış, orta veya içkulak bozuklukları, beyin hastalıkları veya histeri, geçici sağırlığa neden olabilir. Gerçek nedeni bulmak doktorun işidir. İnsanın çevresindeki sesleri kısmen veya tamamen duymaması hâlidir. Bir insanın çevresine sosyal ve ekonomik yönden uyum sağlayabilmesi için işitme fonksiyonunun normal olması gerekir. İşitmeme tek taraflı olabildiği gibi iki taraflı da olabilir. Doğuştan olabildiği gibi sonradan da meydana gelebilir.İşitme olayı oldukça karmaşık bir mekanizma vasıtasıyla olur. Bu mekanizmada, ses enerjisinin salyangoz kabuğu şeklindeki kaklea isimli iç kulak organında sinirlerle taşınabilen elektrik enerjisine dönüşmesi ve bunun beynin işitme merkezine taşınması söz konusudur.İşitme kaybı ya iç kulağa kadar olan iletimdeki bir bozukluğa bağlı olabilir yahut işitmeyle ilgili sinir liflerinde veya beyin işitme merkezindeki bir bozukluğa bağlı olabilir. Birincisine İletim tipi sağırlık, ikincisine ise alıcı tipte sağırlık denir.İşitme kayıplarının genel sebepleri şunlardır: Doğuştan anomaliler ve gebelik sırasındaki hastalıklar, enfeksiyonlar, travma (darbe), gürültüye maruz kalma, metabolik hastalıklar, spontan (kendiliğinden olan) işitme kayıpları ve fonksiyonel sağırlıklar.Konjenital (Doğuştan Olan) Anomaliler ve Gebelik Sırasındaki HastalıklarDış kulak yolu yokluğu veya gelişme geriliği: Bunlarda iletim tipinde sağırlık vardır. Cerrahi olarak veya işitme cihazları yardımıyla düzeltilebilir.Kemikçiklerin gelişim anomalileri: İletim tipinde sağırlık yapar. Cerrahi olarak veya işitme cihazları ile tedavisi mümkündür.İç kulağın yokluğu: İşitme kaybı alıcı tiptedir. Dudaktan okuma veya işiterek eğitimli rehabilitasyonun dışında başkaca tedavisi yoktur.Genetik faktörlere bağlı iç kulağın gelişim anomalileri: Alıcı tipte işitme kaybı olur. Tedavisi; işitme cihazları, dudaktan okuma veya işitme eğitimiyle sağlanır.EnfeksiyonlarBakteriyel enfeksiyonlar, viral enfeksiyonlar, sifiliz olmak üzere üç kısımda incelenir. Enfeksiyondan dolayı iletim organlarındaki harabiyeti önlemek için erken teşhis ve tedavi önemlidir.Travma (Darbe)Kafa travmalarında sıklıkla, iletim veya alıcı tipte veya her ikisinin birlikte olduğu işitme kayıpları görülür. İletim tipinde tedavi genellikle cerrahidir. Alıcı tipte tedavi ise hemen hemen imkânsızdır. Dış kulak yoluna yabancı cisim girmesiyle, kulak zarında veya kemikçiklerde hasar meydana gelebilir ve travmatik işitme kaybı olabilir. Tedavisi cerrahidir.Gürültülü Ortamda Yaşayanlarda İç Kulakta Meydana Gelen Hasar Neticesi SağırlıkGünümüzde oldukça sık rastlanmaktadır. Zamanında farkına varılır ve gürültü kaynağı yok edilirse işitme kaybı düzelebilir. Teşhiste geç kalınmışsa tek tedavi işitme cihazı kullanmaktır.Metabolik HastalıklarOtoskleroz, Diabetes Mellitus, Timpanoskleroz, Paget hastalığı ve Ototoksik (kulak sinirini bozan) ilâçlar sebep olabilir. Otoskleroz hariç bu sebeplerle olan sağırlık alıcı tipte sağırlıktır. Otoskleroz ise, yetişkinlerde iletim tipinde işitme kaybının en önemli sebebidir. Bazı vakalarda Otoskleroz iç kulağı da tutmuş ve alıcı tipte işitme kaybı da meydana getirmiştir.Ototoksik ilâçlar; Neomisin, Kinin, Kanamisin, Gentamisin, Streptomisin vb. antibiyotikler, ağrı kesiciler kanser ilâçları en sık sağırlık yapan ilâçlardır.Spontan (Kendiliğinden Olan İşitme Kayıpları)Bilinen beş sebebi vardır. Bunlar; meniere hastalığı, viral hastalıklar, iç kulağın damar hastalıkları, reissner membranı yırtılması ve iç kulağın spontan fistülüdür. Bu hastalıkların hepsinde alıcı tipte işitme kaybı vardır ve çoğunlukla tek kulaktadır.Fonksiyonel SağırlıkHastanın işitme kaybını izah edecek organik bir sebep bulunamaz ise fonksiyonel işitme kaybı tabirini kullanmak âdet olmuştur. İşitme olayı tamamen psişik veya ruhi faktörlerle bozulmuş olup, işitme mekanizması normaldir. Emosyonel (ruhi, heyecana bağlı) huzursuzlukla meydana gelen sağırlıkla birlikte başka belirtiler de vardır. En önemlisi uykusuzluk ve kulak çınlamasıdır. İşitme derecesi hastanın o günkü ruhi durumuna göre devamlı değişir. Fonksiyonel işitme kaybı sadece organik lezyonların olmamasına değinen testlerle kararlaştırılamaz. Rutin (sürekli uygulanan) kulak muayenelerinin mutlaka yapılması lâzımdır. Fakat burada testlerin daima birbirinin neticesini doğrulaması şarttır.Bu Tip İşitme Kayıplarında Birtakım Özellikleri Şöyle SıralayabilirizHastalığın hikâyesinde başlangıç oldukça tipiktir: Meselâ, kulağa ilâç damlatmadan sonra veya kulak muayenesinden sonra gibi.Ufak tefek müdahalelerle şikâyetin ani kaybolması: Meselâ, kulağa hava vermekle veya işitme cihazının en düşük derecesinde dahi iyi duyduğunu söylemesi gibi.İşitme muayenelerinde bulguların daima değişik olması gibi.İşitme kaybının teşhisi: İşitme kaybını ve cinsini tayin için birçok metod vardır. Bunlardan en sık kullanılanları şunlardır:Diapazon TestleriDiapazon testlerinin ikisi önemlidir ve birbirlerini tamamlayınca bilgi verirler. Birincisi; saniyede 512 defa titreşerek ses veren diapozun isimli âletin, alın ortasına veya ön dişlerin ortasına konulması ve hastaya sesin hangi kulaktan duyulduğunun sorulmasıdır. İkincisi; kulak kepçesi arkasındaki kemiğe diapozonu yerleştirmek ve sonra dış kulak yolu önüne getirerek hangisinden daha iyi ses duyduğunu sormaktır. Birinci denemede sesin geldiği kulakta iletim tipi sağırlık veya karşı kulakta alıcı tip işitme kaybı olduğu anlaşılır. İkinci denemede kemikten duyan bir kişinin hava yolu ile duymaması, orta kulakta iltihap gibi hastalıkların olduğunu düşündürür.Odiyometrik İncelemeler
Bir kimsenin işitme fonksiyonunun ölçümlü muayenesidir. Bu muayene ses geçirmez bir odada ve bir seri ses tonları verilerek işitme kabiliyetini ve konuşmaları anlama kabiliyetini ölçmek suretiyle yapılır. Sonuçlar Odiogram denen grafik üzerine kaydedilir. Odiyometrik muayenede hastanın işitme mekanizmalarıyla ilgili üç türlü bilgi elde edilir:Hastanın sesi işitme kabiliyeti,Hastanın işittiklerini anlama kabiliyeti,İtişme mekanizmalarındaki herhangi bir bozukluğun lokalizasyonu.
Hastanın ayak ve ayak bilekleri şişer. Buralara, parmakla bastırılınca bir süre çukur kalır. El, ayak ve yüzde morarmalar; hazımsızlık ve iştahsızlık görülür. Nedeni, mitral kapağı hastalığı, müzmin bronşit veya doğuştan olan kalp hastalığıdır.Kaonjestij Kalp Hastalığı: Sağ ve sol kalp yetersizliği bir arada olduğu zaman görülür. Nedeni aort veya mitral kapaklarının hastalanması, müzmin bronşit veya akciğer hastalıkları, romatizma ve tiroid hastalıklarıdır.Aşağıdaki tavsiyelere uymak gerekir:- Sigara içmeyin- Yemeklere fazla tuz koymayın- Uykularınızı ihmal etmeyin- İstirahat edin ama devamlı olarak yatmayın- Sinirlenmeyin, üzülmeyin, her şeyi kendinize dert etmeyin
Kafatası derisi üzerinde meydana gelen gevşek pul şeklindeki kabuklara kepek denir. Kuru ve yağlı olmak üzere iki çeşidi vardır. Yağlı sarımtırak görünüşteki kepeklenmeye, tıp dilinde sebore denir.Nedeni, derinin en üst kısmında bulunan tabakanın, ürettiği fazla parçalardır. Bunlar, çoğunlukla saçlar tarandığı zaman dökülür.Tedavinin ilk şartı; temizlik ve fazla miktarda unlu şeyler yememektir.
Tıp dilinde alopesi areata denilen saçkıran, bir çeşit mantarın neden olduğu bulaşıcı bir hastalıktır. Hiç vakit kaybetmeden tedavi etmek gerekir.Saçkıranlı hastanın tarağını kullanmak veya şapkasını giymekle bulaşır. Tedaviye, hastalıklı yerdeki saçları kesmek veya traş etmekle başlanır. Saçlar, haftada iki kere yıkanır.
Yaş ilerledikçe saça ve sakala rengini veren maddenin yapımı azalır, bir süre sonra da tamamen kesilir. Kumral ve kızıl saçlar, daha erken beyazlaşır. Genç yaşlarda görülen beyazlaşmalar ise, ırsidir. Tedavisi yoktur.
Saç dökülmesi terimi çok farklı problemleri anlatmak için kullanılabilir (saçlardaki hafif bir incelmeden tüm saçların dökülmesine kadar) ve bu durum bir çok nedenden kaynaklanabilir. Normal şartlarda, her gün yaklaşık olarak kafamızdaki saçlardan 50-100 arasında saç telini kaybederiz. Anormal saç dökülmesi durumlarında ise bu sayı artar ve taraklarınızda, banyo ve lavabo giderlerinde ve elbiselerinizde aşırı miktarda saç biriktiğini görürsünüz.Tıbbi olarak saç dökülmesi aşağıdaki şekillerde sınıflandırılabilir:Telogen Effluvium:Vücudun genel olarak strese (sıkıntıya) maruz kalmasının ardından (uzun süreli yüksek ateş, büyük bir ameliyat veya ciddi bir enfeksiyon) 2-3 ay sonra meydana gelen yaygın saç dökülmesidir. Bu tür saç dökülmesi vücuttaki ani hormon değişiklikleri sonucu da meydana gelebilir; özellikle kadınlarda doğum yaptıktan sonra.İlaçların Yan Etkisi:Belirli ilaçlar yan etki olarak saç dökülmesine neden olabilir; özellikle lityum, beta blokörler, warfarin, heparin, amfetaminler, levodopa ve diğer bazı ilaçlar. Daunorubicin ve kanser tedavisinde kullanılan diğer ilaçlar, ani ve yaygın saç kaybına neden olabilirler.Hastalık Belirtisi Olarak:Saç dökülmesi bazı hastalıkların belirtisi olarak meydana gelebilir. Bu hastalıklardan bazıları; lupus eritomotozus, sifiliz, tiroid hastalığı (hipotiroidi veya hipertiroidi), seks hormon dengesizliği, sarkoidoz, kanserin cildi tutması (yayılması), ciddi beslenme bozuklukları (protein, demir, çinko veya biotin eksiklikleri). Bu tür beslenme yetmezlikleri özellikle zayıflama diyeti uygulayan bayanlarda ve adet kanamaları çok ağır geçenlerde sık olarak görülmektedir.Tinea Capitis (Kafa Serisinin Mantar Hastalığı):Yama şeklinde dökülme meydana gelen bu tip saç dökülmesinde hastalığa neden olan mikrop Trichophyton tonsurans dır. Bu enfeksiyon, saçın tam deriden çıktığı noktada kırılmasına neden olur.Travmaya Bağlı Saç Dökülmesi:Bu tür saç dökülmesi insanların kendileri tarafından neden olunan saç dökülmesidir. Saçlarını çekiştirmek, saçları aşırı sıcağa maruz bırakmak ve saç maşası ile aşırı kıvırmak, saça kuvvetli kimyasal maddeler sürmek (saç boyaları, spreyler gibi).Erkek Tipi Saç Dökülmesi:Erkeklerde saç dökülmesi tipik bir şekilde meydana gelebilir (ön taraftaki saç çizgisinin geri çekilmesi ve/veya tepedeki saçlarda incelme/ azalma). Bu en yaygın saç dökülmesi tipidir ve erkeklerde herhangi bir yaşta başlayabilir, hatta ergenlik çağlarında bile başlayabilir. Bu durum genelde 3 etkenin ortak sonucu olarak meydana gelebilir; ailevi saç dökülmesi şekli, erkek hormonlarının varlığı ve ilerleyen yaş. Tamamen benzer bir şekilde, birçok kadında da kadın tipi saç dökülmesi meydana gelmektedir. Kadın tipi saç dökülmesinde; ön tarafta seyrekleşme, tepede veya tepenin çevresinde taç şeklinde seyrekleşme meydana gelebilir, dolayısı ile erkek tipi alın açılması meydana gelmez.
Vücudumuzun hareket etmesini sağlayan kaslar, kemikler, eklemler ve bu yapıları birleştiren bağlarda ön planda ağrı ve hareket kısıtlılığına bazen de şişlik ve şekil bozukluğuna neden olan hastalıklara genel olarak romatizma adı verilmektedir.RomatizmaTek bir hastalık değildir. 200'e yakın hastalık bu sınıfa girer.İltihaplı romatizmalar (Romatoid artrit, Still Hastalığı, Sistemik Lupus Eritematozis, Skleroderma, Polimiyozit, Dermatomyozit, Behçet hastalığı ve diğer vaskülitler, Spondilitle birlikte olan artritler) Kuru romatizmalar (Dejeneratif eklem hastalığı), Mikrobik ajanlara bağlı olanlar, Metabololik ve endokrin hastalıklara bağlı olanlar, Tümörlerle beraber olan romatizmal hastalıklar, Sinir sistemi hastalıkları, Eklem dışı romatizmalar(yumuşak doku romatizmaları) ve sınıflandırılamayanlar. Eklem romatizmaları; osteoartrit (kireçlenme), romatoid artrit(iltihaplı eklem romatizması), yumuşak doku romatizmaları (fibromiyalji, MAS, bel sırt ve boyun ağrısı ) bunlar arasında en sık görülenleridir. Kalıtsal özellikler (genetik yatkınlık) bazılarında önem taşır.Romatizmal hastalıklar genel olarak kadınlarda daha sık görülmekte ve yaş ilerledikçe sıklığı artmaktadır. Bununla birlikte erkeklerde daha sık görülen (gut, ankilozan spondilit) ya da ön planda gençlerde görülen (sistemik lupus eritematozus, ankilozan spondilit) hastalıklar da vardır. Romatizmal hastalıklar çocukluk çağında da görülebilir.Romatolojik hastanın en sık yakınmaları ağrı, halsizlik, yorgunluk ve tutukluktur. Bu ağrı eklem veya eklem dışında olabilir. Hastalıklı eklemde ağrı uzun süren hareketsizliği izleyen devrelerde daha belirgin olarak hissedilir. Bu bakımdan sabahları hastalar eklemlerini çok zorlukla hareket ettirirler. Sabah sertliği de denen bu olayın süresi hastalığın tanısında çok önemlidir. 15 dakikadan az süren sabah sertliği normal insanlarda da özellikle ileri yaşlarda görülebilir.Eklemde olduğu zaman iltihap belirtileri ile beraberdir( şişme, kızarıklık gibi) (artrit), veya sadece ağrı vardır (artralji). Uzun süren artritler eklemlerde şekil bozukluğuna ve eklemin hiç hareket edememesine yol açabilirler. Eklemlerin yapısının, özellikle kıkırdağın bozulması (dejenerasyon) ile seyreden ve halk arasında kireçlenme olarak da adlandırılan osteoartrit (artroz) en sık görülen eklem hastalığıdır. En çok diz ve kalça eklemlerini etkiler, çok sayıda eklemi tutması nadirdir. Genellikle kırk yaşından sonra görülür. Bu hastalıkta ağrı genellikle hareket sonrasında ortaya çıkar, sabah yoktur. Bir çok hasta kendini kuru ve sıcak günlerde daha iyi, soğuk ve rutubetli günlerde daha kötü hisseder.Bazı iltihaplı romatizmal hastalıklar kas-iskelet sistemi dışında derimizi (kızarıklık, döküntü), iç organlarımızı (akciğer, böbrek, beyin vb.) etkileyebilir. Romatizmal hastalıklarla beraber olabilen eklem dışı şikayetler ise şunlardır: Zayıflama, iştah kaybı, ateş, göz yakınması(kırmızılık, kaşınma, bulanık görme), karın ağrısı, ishal (özellikle kanlı), yan ağrısı, göğüs ağrısı, saç dökülmesi, güneş ışığına aşırı duyarlılık, deri döküntüsü, kuru ağız ve göz, ağız içi yara ve aft, bel ve sırt ağrısı, topuk ağrısı olabilir.Eklemlerde bulunan zarın (sinovya) ve daha sonra eklemin iltihaplanmasının ön planda görüldüğü romatoid artrit yıllar içinde eklemlerin tahrip olmasına yol açabilen, sık görülen, müzmin bir hastalıktır. Çok sayıda eklemde iltihap görülür. Tüm vücudu etkileyen (sistemik) ve iç organları da tutabilen bir hastalıktır. Erken teşhis edilmesi ve uzun süre ilaçlarla tedavi edilmesi gerekmektedir.Omurga ve leğen kemiği eklemlerini tutan müzmin romatizma hastalığı ise ankilozan spondilit adını alır. Genç erkeklerde daha sık görülür. Tedavi edilmemesi omurga hareketlerinde kısıtlanmaya yol açabilir.Romatizmal hastalıklar vücudun her bölümündeki eklem kas damar ve sinir dokularını tutabilir. Baş, boyun, sırt, bel ve diğer eklemlerin ağrı ve tutukluklarının da kökeninde büyük bir olasılıkla önemli bir romatizma başlangıcı vardır.Romatizmal Hastalıklarda TedaviRomatizmal hastalığın tedavisi hastalığa ve hastaya göre değişir, her hastaya kişisel bir tedavi planı yapılması gerekir. Doktor tarafından önerilmeyen tedaviler yararsız ve tehlikeli olabilir, uygun tedavinin yapılması gecikebilir hatta hastalığın ilerlemesine neden olabilir.Romatizmal hastalıklarda da en uygun tedavinin yapılabilmesi için hastalığa erken ve doğru teşhisin konulması gereklidir. Romatizmal hastalıklara erken dönemde teşhis konulması güç olabilir ve hastanın bir süre konunun uzmanı tarafından tetkik edilmesi ve izlenmesi gerekebilir. Romatizmal hastalıkların belirtileri zaman içinde değişiklik gösterebilir. Şikayetin olmadığı veya çok azaldığı dönemleri hastalığın alevlenip şikayetlerin arttığı dönemler izler.Romatizmal hastalıkların bir bölümü çok uzun süre devam edebilir, bazılarının tedavisi uzun sürebilir ve zordur. Bu hastalıklara müzmin (kronik) hastalıklar denir. Bu hastalara tedavi de verilen ilaçlar ve fizik tedavilerin doktor kontrolünde sürekli alması gereklidir. Yapılan tedaviler hastalığı tamamen yok etmese dahi hastalığın ilerlemesini önleyerek günlük yaşamın ağrısız ve rahat olmasını sağlamayı amaçlamaktadır.Eklemlerdeki yükü artıran fazla kiloların verilmesi, doktor tarafından önerilen egzersizlerin düzenli yapılması veya damar yapısını bozan sigara kullanımının bırakılması bazı romatizmalı hastalar için çok önemlidir.Romatizmalı hastaların hastalıkları, kullandıkları ilaçlar ve ilaçların olası yan etkilerini bilmesi hasta açısından çok önemlidir.
Rahimin iç tabakası her adet döngüsünde gebeliği barındırmak üzere kalınlaşan ve hamilelik oluşmadığında adet kanamasıyla atılan bir tabakadır
Myom rahimin kendisinin veya damarlarının düz kaslarından veya içindeki bağdokusundan, gelişen iyi huylu bir tümördür