Sağlık & Spor Terimleri Sözlüğü
Karaciğer hücrelerinde aşırı yağ birikmesidir. Yetişkin her dört kişiden birinde görülür. Karaciğerin zedelenmeye karşı göstermiş olduğu bir tepkidir. Çeşitli nedenlerle oluşabilir:Şişmanlık,Sürekli alkol (içki) kullanımı,Diabet (şeker hastalığı),Geçirilmiş hepatit sarılık,Reye sendromu,Wilson hastalığı,Rufsum hastalığı,Hemakromatoz,Abetalipoproteinemi,Proteinden fakir beslenme,Kortikosteroid (kortizon) kullanımı,Tetrasiklin (bir tür antibiyotik) ve diğer bazı ilaçların kullanımı vs.
Kısa sürede ölüme yol açabilen ve çok ağır bir tabloyla seyreden hastalıkları tanımlayan özellik.
Belirli bir organın belirli bir maddeyi kandan uzaklaştırma yeteneği.
Görme yeteneğinin bulunmamasını ya da yitirilmiş olmasını belirten terim. Körlük, beyindeki görme merkezinin ya da görme sinirinin zarar görmesi sonucu ortaya çıkabildiği gibi, doğrudan doğruya gözlerden de kaynaklanabilir. Dünyada 10 milyon kadar kişinin, çoğunlukla Önlenebilir nedenler yüzünden görme yeteneğinden yoksun kaldığı sanılmaktadır. Körlüğe yol açan hastalıklar arasında trahom, cüzzam, şeker hastalığı, vb. sayılabilir. Doğuştan körlüklerin genellikle tedavisi yoktur. Billur cisimden ya da saydam tabakanın saydamlığını yitirmesinden kaynaklanan körlüklerse, billur cismin çıkarılmasıyla ve saydam tabaka aktarımıyla giderilebilir.
Radyografik incelemenin ayakta, yatar durumda ve tüm ara durumlarda, hatta başın ayaklardan daha aşağıda bulunduğu konumlarda da uygulanmasını sağlayan radyolojik gereç.
Primer karaciğer kanseri, tüm dünyada en sık görülen tümörlerden biridir. Değişik tipleri arasında, karaciğer hücrelerinden (hepotositler) gelişen ve'hepatocellüler carcinoma-HCC' veya'hepatoma' adı verilen kanser,% 80´ini oluşturur. ABD´de az görülmesine karşılık Asya ve Afrika´da çok sık görülür. Oluşumunda siroz (alkol), Hepatit B_ve C enfeksiyonları önemli rol oynar. Herhangi bir nedenle siroz gelişmiş olan hastaların yıllık HCC gelişme riski% 3-5´dir. Ayrıca küflenmiş gıdalarda (özellikle baklagiller) bulunan Aflotoksin de hastalığın ortaya çıkmasında önemli bir nedendir.Tanı konması genellikle güçtür. Karın sağ üst kısmında ağrı, bitkinlik hissi ve kilo kaybı en sık görülen klinik belirtilerdir. 1/3´ünde sarılık görülür. Karaciğer sirozuna bağlı, karında sıvı toplanması, dalak büyümesi ve sindirim sisteminden kanamalar olabilir.Karaciğerin Ultrasonografik, Bilgisayarlı tomografi (BT) veya MR incelemeleri ile tanı konulma olasılığı yüksektir. Özellikle portal veya anjiyografik BT ile yapılan incelemeler çok daha yararlı sonuçlar verir. Karaciğer biyopsisi ve% 70 hastada yükselmiş bulunan'alfa-fetoprotein-AFP' tanıyı kesinleştirir. AFP tanı için spesifik olmamakla beraber, kronik karaciğerer hastalığı olanlarda bu testin giderek artması HCC´ yi akla getirmelidir.Tedavi seçenekleriBaşlıca tedavi seçeneklerini aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:1. Cerrahi rezeksiyon (lobektomi, sağ veya sol hepatektomi. vb.)2.Karaciğer nakli (kadavradan veya canlı vericiden)3. Alkol enjeksiyonu (%95 etanol)4. Cryotherapi (dondurma)5. Devaskülarizasyon (Tümörün kanlanmasını ortadan kaldırmak)6. Kemo-embolizasyon (Onkolojik ilaçlar, tümörü besleyen damarın tıkanması)7. Kemoterapi (onkolojik ilaçlar)8. Termoterapi (Radiofrequency ablation-RFA)Bu yöntemler içinde, lezyonun cerrahi olarak çıkartılması tedavi edici tek ve en önemli yöntemdir. Seçilmiş hasta gruplarında, cerrahi olarak lezyonun karaciğerin. bir kısmı veya yarısıyla (sağ veya sol) birlikte çıkartılmasıyla uzun süreli bir yaşam sağlanabilmektedir. Ne yazık ki hepatomaların ancak% 25-30´u cerrahi tedavi için uygundur. Pek çok karaciğer kanseri (çapının büyük olması, önemli damarları tutması, karaciğer dışında yayılım göstermesi, karaciğer içinde çok sayıda olması veya birlikte bulunan sirozun ileri evrelerde olması gibi) tanı konulduğu zaman cerrahi tedavi şansını kaybetmiş durumdadır.Yeni GelişmelerSon yıllarda karaciğer cerrahisinde çok hızlı ve önemli gelişmeler kaydedildi. Sirozu bulunmayan hastalarda karaciğer rezeksiyonundan ölüm oranı% 5´in altına indi. Karaciğer cerrahisiyle uğraşan merkezlerde bu oran% 1 ise de, sirozlu hastalarda karaciğer rezeksiyonu sonrası ölüm oranı% 10-20´dir. 5-yıllık yaşam süresi% 30-60, S-yılda hastalığın nüks oranı% 80´dir. Özellikle 5 cm.den küçük, erken evre siroz olanlardaki hepatomalarda cerrahi rezeksiyon en uygun seçimdir.Eğer HCC sayı ve kitlesel hacim olarak cerrahi rezeksiyonla çıkartılamıyorsa, sirotik karaciğer rezervi yeterli değil ve gösterilemeyen küçük HCC odaklarının da ortadan kaldırılması isteniyorsa´karaciğer nakli' uygun bir seçenektir. Özellikle 3 cm. den büyük, 3´den çok sayıda ve parankim içine yerleşmiş hepatomalarda karaciğer nakli düşünülmelidir.Paul Brousse Hastanesi Karaciğer Cerrahi Merkezinden (Fransa) R. Adam i ve arkadaşlarının bu temel ilkeler içinde uyguladıkları karaciğer nakillerinin sonuçları oldukça başarılıdır. Siroz zemininde gelişen bir HCC´de karaciğer naklinden sonra 5-yıllık yaşam süresi% 20-30, cerrahi ölüm oranı%l0-20 ve hastalığın yayılım olasılığı%30-40´dır.Cerrahi olarak tümörün çıkartılması ve karaciğer nakli ancak bir kısım hastada uygulanabilir. Özellikle tümörün büyük ve karaciğer dışına yayıldığı durumlarda, hastanın yaşam süresini uzatabilmek amacıyla diğer seçenekleri göz önüne tutmak gerekir. Bu amaçla belirli dönemlerde ortaya atılan seçenekler, bir süre kendinden çok söz ettirip, zamanla değerini kaybetti veya azaldı.Karaciğerdeki tümöral kitlenin içine, ultrasonografi eşliğinde alkol enjeksiyonu (% 95 etanol), hastaların% 75´inde tam,% 20´sinde kısmi nekroz yapmakta ve hastanın yaşam süresini uzatmaktadır. Bu konu üzerinde daha önceki yıllarda geniş olarak durmuştuk. Karaciğer dokusunun arteryel ve portal venöz sistemden kanlanmasına karılık, HCC´nin doğrudan hepatik arterden kanlanması özelliği, tanı için radyolojik incelemelerde olduğu kadar, tedavi amacıylada kullanılır. Tümörü besleyen ana damarın içine kemoterapi ajanları verilebilir, lpyodol, Gelfoam gibi maddelerle damar kanarak lezyonda nekroz olması sağlanabilir.Sistemik etkili kemoterapötik ajanlar HCC tedavisinde çok yönlü olarak denenli, fakat belirgin bir yararlı etki sağlanamadı. Buna rağmen bazı karaciğer kanseri araştırma merkezleri, hasta onayını alarak yeni bazı ilaç türlerini deniyor.'Cryosurgery' (dondurma) yöntemi, çelik bir çubuğun tümör içine sokulup sıvı nitrojen verilerek -190 derecede tümörün, çevresindeki bir kısım karaciğer dokusu ile birlikte dondurulmasıdır.Yeni Bir Yöntem: TermoterapiRadiofrequency Ablation.,RFA diye isimlendirilen bu yöntem, tümörün içine (yerleştirilen, şemsiye şeklinde açılabilir özel bir çubukla (prob) tümöre yüksek frekanslı, değişken elektrik akımı vermektir. Bu ısı ile tümör 100 derecenin üstünde ısıtılıp, kanser hücreleri öldürülmektedir.İlk kez 1996 yılında Rossi ve arkadaşlarının (3) kullandıkları yöntem, son 4-5 yıl içinde giderek yaygınlaştı ve bu alanda önemli bir tedavi seçeneği durumuna geldi. Bu yöntem, doğrudan ciltten (petkütan), laparoskopik ve açık cerrahi şeklinde yapılabiliyor. Toplanmış 10 ayrı çalışmada termoterapiye bağlı ölüm oranı hiç görülmedi. Komplikasyon oranı% 0-17 arasında değişiyor. Bazen kanama, ateş, agrı, apse gelişmesi gibi sorunlar yaratıyor.RFA uygulaması için hastanın ileri evre siroz olmaması, tümör sayısının beşten fazla, çaplarının 5-6 cm. den büyük ve kanama bozukluğunun bulunmaması gerekir.Rossi ve Arkadaşları 1 yıllık%94, 3-yıllık% 68 oranında sağ kalım bildiriyor. Hastaların% 95-100´ünde lezyonda tam nekroz sağlanabiliyor. Bowles ve arkadaşları da 99 RFA girişiminde 328 tümöre yöntemi uyguladı. Sadece bir hasta öldü (% 1), yedi büyük ve 10 küçük komplikasyon açığa çıktı. 15 aylık izleme sonunda sadece 30 tümörde (% 9) nüks oldu. Alınan sonuçların alkol enjeksiyonundan daha başarılı olduğu, tümörün lokal kontrolün sağlanmasında, etkili ve güvenli, tekrarlanabilir bir yöntem olduğu savunulmaktadır. Başarı oran 3 cm. den küçük tümörlerde daha yüksek olurken, 5 cm. den büyük olanlarda başarı oranı düşmektedir.Ülkemizde birkaç hastanede kullanılmaya başlayan bu yöntem, Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde Radyoloji-Genel Cerrahi bölümleri tarafından birlikte uygulanmaya başlandı Yakın zamanlarda yayınlanan araştırma sonuçları da RFA´nın iyi bir lokal kontrol sağladığı ve sonuçlarının cerrahi ile kıyaslanabileceğini ileri sürmektedir .Sonuç olarak; karaciğer kanserinin (HCC) tek etkin tedavi yöntemi cerrahidir. Ancak cerrahinin uygulanabileceği hasta sayısı fazla değildir. Cerrahi rezeksiyon ve karaciğer nakli olanağı bulunamayan hastalarda yaşam süresini uzatacak değişik yöntemler ortaya atılmaktadır. Son yıllarda hızla yayılan RFA (termo-terapi) alınan ilk sonuçlarıyla ümit vermektedir.
Körbağırsağın uzun, silindir biçimli ve kıvrımlı bir bölümüdür.
Vücut sıcaklığını ölçmek için uygulanan bir termometre tipi.
Kalınbağırsağın ilk bölümü; incebağırsak ve çıkan kalınbağırsak ile temas halindedir.
Hastanın sağlığıyla İlgili özgeçmişinin, hastanede yattığı sürece yapılan inceleme sonuçlarının ve uygulanan tıbbi ve cerrahi girişimlere ait bilgilerin kaydedildiği belge.
Yaralanma mekanizmasına bağlı olarak karaciğer travması delici (penetran) ve kunt yaralanmalar olarak ikiye ayrılır. Vakaların yarısından fazlasını oluşturan delici yaralanmalar kurşun, bıçak veya benzeri maddelerle meydana gelir ve karaciğer veya afferent ve efferent damarlar yaralanır. Sivil hayatta bunların çoğu temiz yaralardır ve devitalize karaciğer dokusu oluşturabileceklerinden değil, fakat intraabdominal kanamalardan dolayı tehlikelidirler. Bunun aksine yüksek-hızlı mermiler, karaciğeri delmelerine ilaveten mermi yolundan değişik uzaklıklardaki karaciğer dokusunda parçalanma da yaratırlar.Karnın üst kısımlarına veya sağ alt göğüs kafesine direkt darbe ile, veya yüksek bir yerden düşmede olduğu gibi ani yavaşlama (decele-ation) ile karaciğerde kunt travma oluşabilir. Çoğunluğu otomobil kazaları sonucu meydana gelen direkt kunt travma karaciğer yüzeyinde ani çarpma ve patlama etkisi ile parçlanma yaralan veya lineer laserasyonlar yapar ve sıklıkla önemli ölçüde parenkimal harabiyet görülür. Bu patlama tipindeki yaralanmalar genellikle sağ lobun posterior supe-rior segmentinde görülür, çünkü karaciğerin bu bölümünde oldukça yaralanmaya müsait bir lokalizasyonu vardır, yüzeyi konveks ve pozisyonu sabittir ve karaciğer kitlesi en fazla burada toplanmıştır. Sol lob yaralanması sağa göre çok daha az görülür, yırtıcı kuvvetlerle oluşan yaralanmalar hepatik venleri karaciğere girdikleri noktada yırtarak, cerrahi yönden ulaşılması ve tamiri zor bir bölgede çok şiddetli kanayan retrohepatik yaralanmalara neden olurlar. Cerrahi girişimin ana amaçları kanamayı durdurmak ve devitalize karaciğer dokusunu debride etmektir. Çok sayıda karaciğer yaralanması vakasının incelenmesiyle, bunların çoğunun cerrahi yöntemle tedavi edilebileceği gösterilmiştir. Postoperatif dönemde bir dereceye kadar karaciğer yetmezliği sık görüldüğünden, tedavinin her safhasında hipoksi ve hipovolemiden kaçınarak kanın yeterli oksijenasyonu ve karaciğerin perfüzyonunu sağlamak için her türlü gayret gösterilmelidir.Klinik BulgularDelici karın yaralanmalarında karaciğer yaralanması tanısı koymak bir sorun oluşturmaz, çünkü rutin olarak laporatomi yapılmalıdır. Bir yaranın gerçekten karın içine girip girmediği kesin değilse ilk önce lokal anestezi altında eksplore edilebilir.Semptomlar ve Bulgular
Karaciğer yaralanmasının klinik belirtileri hipon»ötemik şok belirtileridir; yani hipotansiyon, oligüri, santral venöz basınç düşüklüğü ve bazı vakalarda da abdominal distansiyon görülür. Kunt travmadan sonra intra-abdominal kanamanın erken olarak ortaya konması için paresentez uygulanabilir, fakat yanlış-negatif sonuçlar alınabilir. Onun için parasentezle kan alınamayan olgularda periton lavajı yapılmalıdır.Laboratuar Bulguları
Genellikle kanama o kadar hızlıdır ki anemi gelişmez. Kunt kanamaya bağlı olarak gelişen karaciğer veya dalak ruptüründe sıklıkla 15000/ml'nin üzerinde bir lökositoz vardır.Görüntüleme Teknikleri
Vakaların çoğunda radyolojik değerlendirmenin fazla bir faydası yoktur. Direkt kann grafilerinde hepa-tomegali veya sağ diafragma yüksekliği görülebilir. Karaciğer üzerindeki kosta kırıkları karaciğer yaralanmasını akla getirmelidir.Hemobilia'da anjiografi diagnostiktir. Aktif kanama olmayan santral rüptür veya subkapsüler hamatom olgularında, hepatik CT scan ile dolma defektleri gösterilebilir. Sonog-rafi faydalı olmamıştır.TedaviCiddi travmalı hastalarda abdominal eksp-lorasyon diagnostik çalışmanın bir parçası olarak kabul edilmeli ve karaciğer veya başka visseral organ yaralanmasından şüphelenildi-ğinde laparotomi yapılmalıdır. Tanıda gecikmeden dolayı oluşacak komplikasyonların riskine girmektense, sonuçlar neagatif olsa bile diagnostik laparotomi yapmak çok daha iyidir. Kann boşluğuna girildiğinde ayrıntılı bir eksplorasyon için karaciğerin bütün yüzeyleri gözle görülmeli ve palpe edilmelidir; yaralanma belirtileri görülürse karaciğerin bağları kesilerek tam değerlendirme yapılmalıdır. Yaranın derinliğine ve lokalizasyonuna bağlı olarak kanamayı kontrol altına almak kolay veya zor olabilir. Yüzeyel kanamaların durdurulmasında mikrofibriler kollagen etkili olabilir. Supkapsüler hematomlar, çok sık olarak aktif kanayan bir lezyona veya debridman gerektiren parankimaya bağlı olarak geliştiklerinden; yaralarına etkili olarak tamponlanmış ve ciddi değil gibi görünse de, bu lezyon-lar muhakkak eksplore edilmelidir.Laserasyonlann çoğunda, ameliyat yapılana kadar kanama kendiliğinden durur. Aktif kanama yoksa bu yaralar dikilmemeli-dir; çünkü hemobilia veya abse oluşması olasılığını artıran kapalı bir boşluk oluşabilir. Yaralanma bölgesine birkaç yumuşak kauçuk diren yerleştirilerek ayrı bir insizyondan (genellikle 12.kosta'nın ucundan) dışarı çıkartılır.Karaciğer laserasyonlanna bağlı aktif kanamalar görülebilen damarlara clip konarak veya dikişle kontrol altına alınır. Yaralanan bölge bütün derinliğince incelenmelidir; yani kısa, derin bir laserasyonu incelemek için laserasyonun yüzeyel kısmını uzatmak gerekebilir. Karaciğer kanamasını tampone etmek için derin matris dikişler sadece direkt dikişli bağlama ve hepatik arter ligasyonu çabaları başarısız kalırsa uygulanmalıdır. Kanama durduktan sonra yüzeyel devamlılığı sağlamak için yaraya dikiş konulmamalıdır. Sadece drenaj yeterlidir.Hızlı kanamadan dolayı kanamanın kaynağı belirlenemiyorsa, yumuşak bir turnike veya damar pensi ile 15-20 dakikalık sürelerle hepatik arter ve portal venin kapatılması (Pringle manevrası), yaradaki damarların daha kolay ve doğru olarak bulunması ve bağlanmasına imkân verir. Bazı vakalarda, devam eden arteriel kanama, sadece hepatik arterin veya hilusta lobar arterlerin birinin bağlanmasıyla kontrol altına alınabilir. Arterial kanlanmadan yoksun kalmış alana yeniden arteriel kan sağlamak için, geride kalan arterialize seg-mentlerden birkaç hafta içinde kolleteral akım gelişir. Arteriel ligasyondan sonra eğer mümkünse hepatik ligamanlar kesilmemelidir; arteria hepatica communis veya sağ hepatik arter bağlanırsa safra kesesi- çıkarılmalıdır. Kanamayla ilgili en büyük problemlerden biri ana hepatik venlerin laserasyonudur. Kanayan yerin inspeksiyonu ve dikilmesini sağlamak amacıyla buraya akan damarların geçici olarak penslenmesi, kanamayı yavaşlatabilir, veya etkili olmayabilir. Bazen karaciğerin arkasına 20-30 dakika süreyle konulan kompresler kanamayı durdurabilir. Devam eden retrohe-patik kanamada abdominal insizyon median sternotomi şeklinde uzatılabilir ve arterial uç ile hepatik venlerin altındaki inferior vena kava arasına şant konulabilir. Bu girişim alt ekstremitelerden kalbe olan venöz dönüşü engellemeden, karaciğer dolaşımının total izolasyonunu sağlar. Bu şekilde bir yaralanmayı tamir edebilmek için genellikle sağ lobu içine alan lobektomi gerekebilir.önemli ölçüde parankimal harabiyete sebep olan kunt yaralanmalar, tedavisi en zor vakalardır. Devitalize dokunun debridmanj. yeterli olmalıdır, fakat bu genellikle segmenter veya lobar rezeksiyondan ziyade dokuların parça parça çıkarılması şeklinde yapılır. Nadiren (vakaların%1′inde), çok şiddetli parçalayıcı bir yaralanmada formal lobektomi gerekebilir. Yeterli postoperatif drenaj çok önemlidir ve en iyi olarak da rezeke edilen 12. kostanın yatağından yapılır. Teorik olarak koledok'a yerleştirilen bir T-tüpü, safra basıncını azaltarak safra sızıntılarını önleyecektir; fakat yaşanılan tecrübelere göre, bu girişim komplikasyonlan önlemekten ziyade kompli-kasyonlara neden olmaktadır.Kolonun hepatik fleksurası ile karaciğerin birlikte yaralandığı delici yaralanmalarda primer kolon anastomozu yapılırsa ciddi sub-hepatik sepsis olasılığı yüksektir. Karaciğer tamir edildikten veya yaralanmış kolon rezeke edildikten sonra, geçici bir ileostomi ve muköz fistül oluşturularak bu komplikasyon önlenebilir.Postoperatif KomplikasyonlarÇağdaş tekniklerle, retrohepatik venöz yaralanmalar dışında laparotomi ile kanamanın kontrol altına alınamaması çok nadirdir, ilk dikişli bağlamadan sonra karaciğerden yeniden kanayan hastalar reeksplorasyon ve lobektomi ile tedavi edilmelidirler. Bu hastalarda preoperatif anjiografi ve CT scan faydalı diagnostik bilgi sağlayabilir.Suphepatik sepsis, hastaların%20'sinde görülür ve lobektomi yapıldığında daha sıktır.Postoperatif dönemde görülen gastrointes-tinal kanama hemobilia'ya bağlı olabilir; tanı için selektif hepatik arter anjiografisi gerekir. Tedavi olarak kanayan damarı besleyen arter bağlanır, veya bu başarısız olursa segment rezeksiyon yapılır.Hepatik travmadan sonra stress ülseri kanaması sıktır, onun için, operasyondan sonra karaciğer yaralanması olan bütün hastalara antiasit verilmelidir.PrognozHepatik travmadan sonra görülen%10-15 arasındaki ölüm oranı, büyük ölçüde yaralanmanın tipine ve birlikte bulunan diğer organ yaralanmalarının derecesine bağlıdır. Şok tab-losuyla hastaneye yatırılan hastaların üçte-biri kurtarılamamaktadır. Delici sivri yaralanmaların%1′i öldürü olduğu halde kunt travmaya bağlı ölüm oranı%20′dir. Sadece karaciğer yaralandığında kunt travmada ölüm oranı%10′dur. Üç majör organ yaralanmışsa ölüm oranı%70′e yakındır, ölümlerin yansından fazlası kanamaya bağlıdır.
Bazı ülkelerde üniversite kürsülerinde toplanmış olan hastanelerin dağılımını (iç hastalıkları, cerrahi, doğum, göz, kulak-burun-boğaz vb klinikleri gibi) belirtmek için kullanılan terim.
Hayatın devamı için gerekli birçok karmaşık işi yapan (sindirim, kan proteinleri yapımı, artıkların yok edilmesi) bir karın içi organıdır.
Sağ ve sol omuzda yer alan uzun kemiklerin ortak adı.
Hastanın başka bir yere giderek yeni çevre koşullarından yararlanmasını amaçlayan ve genellikle öbür tedavileri (tıbbi, cerrahi vb) tamamlamak için uygulanan tedavi yöntemi.